ABD’LİLER GÖZETLENİYOR
Yüz tanımlama teknolojisi, otoriter ülkelere özgü bir teknolojiymiş gibi sunulmaya çalışılsa da mevcut durum varsayılan gerçeklikten oldukça farklı. Bu yazımızda da ABD’lilerin, resmi kurumlar ve ABD merkezli şirketler aracılığıyla nasıl gözetlendiğini ortaya koyacağız.
Yüz tanımlama; fotoğraflar, videolar veya gerçek zamanlı olarak kişilerin kimliğinin belirlenmesine imkan tanıyan ve yapay zekanın bir bileşeni olan makine öğrenmesine dayalı bir teknolojidir.
2020 yılından 2025 yılına gelindiğinde küresel yüz tanımlama teknolojisi pazarının 3,8 milyar dolardan 8,5 milyar dolara yükselmesi öngörülmektedir. Söz konusu büyümenin temel olarak devlet ve savunma sektörü kaynaklı olarak oluşması beklenmekle birlikte yüz tanıma teknolojisi sivil unsurlar tarafından da kullanılmaktadır.
Teknolojinin sınırları var mı?
ABD merkezli bir yüz tanıma şirketi olan ve sivil alana hizmet veren Kairos’a göre insanların yüzlerinin tanınması yeterli değildir. Bir sonraki aşama görüntülerdeki yüzlerin demografik ve duygu analizlerinin yapılmasıdır. Nitekim Kairos’ın teknolojisi müşterilerin; yaşı, cinsiyeti, duygusu, mağazada bekleme süresi ve mağazaya daha önce gelip gelmediği gibi verilerine erişebilmesine imkan tanımaktadır.
Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği (ACLU) 2018 yılında Disney, Wal-Mart Stores ve McDonald’s gibi şirketlerin de içerisinde bulunduğu 20 şirkete, müşterileri üzerinde yüz tanıma teknolojisi kullanıp kullanmadıklarını sordu. Bu 20 şirketten biri teknolojiyi kullanmadığını biri ise teknolojiyi kullanmakla birlikte bunu müşterilerinin yüzünü tanımlamak için kullanmadığını belirtti. Geriye kalan 18 şirket ise herhangi bir cevap vermeyi reddetti. Dolayısıyla yüz tanıma teknolojisi güvenlik misyonuna indirgenebilecek bir teknoloji değildir. Müşteri memnuniyetinin ve ekonomik çıktının artırılması özelinde de kullanılabilmektedir.
Yüz tanıma teknolojisinin akıllı telefonlara entegre hale gelmesi ve bu süreçte ekran kilidinin açılmasının bir yöntemi olmanın ötesinde mobil uygulamaların bir unsuru haline gelmesi söz konusu alandaki önemli trendlerdendir.
Şekil 1

Kaynak: GAO, “Facial Recognition Technology: Privacy and Accuracy Issues Related to Commercial Uses”, https://www.gao.gov/assets/710/708045.pdf (Erişim tarihi: 05.02.2021). s.9.
Şekil 1’de belirtildiği üzere ABD’de yüz tanıma teknolojileri alanında verilen patent sayısı 2015 yılından 2019 yılına gelinceye değin düzenli bir biçimde artış göstermiştir.
Şekil 2

Kaynak: eMarketer, “Consumers Warm Up to Facial Recognition to Keep Them Safe, but for Marketing and Advertising, No Thanks”, https://www.emarketer.com/content/consumers-warm-to-facial-recognition-to-keep-them-safe-but-for-marketing-and-advertising-no-thanks (Erişim tarihi: 04.02.2021).
Şekil 2’de belirtildiği üzere kullanım alanlarındaki farklılık, yüz tanıma teknolojisinin ABD’liler tarafından kabul edilebilir olarak nitelendirmesi üzerinde etkili olmaktadır.
Her ne kadar Şekil 2’de yer alan anket sonuçlarına göre yüz tanıma teknolojisinin kamusal güvenliğin sağlanmasına yönelik kullanımı ABD’liler tarafından kıyasla kabul edilebilir bir alan olarak nitelendirilse de ABD’nin uzun tarihsel kökenlere dayanan ırkçılık sorunu, tüm olası çıktılarına rağmen yüz tanıma teknolojisinden endişe edilmesine neden olmaktadır. Bu kapsamda ABD’de yüz tanıma teknolojisinin kullanımı ve teknolojinin gelişimi esas itibariyle ırk temelli olarak tartışılmaktadır. Bu hususta önemli tartışma konularından biri yüz tanıma teknolojisinin kabiliyetlerinin cinsiyet ve ırklara göre farklılaşmasıdır.
Şekil 3

Kaynak: Alex Najibi, “Racial Discrimination in Face Recognition Technology”, http://sitn.hms.harvard.edu/flash/2020/racial-discrimination-in-face-recognition-technology/ (Erişim tarihi: 04.02.2021).
Şekil 3’te belirtildiği üzere farklı şirketlerin yüz tanıma teknolojileri özellikle açık tenli erkekler özelinde oldukça gelişmiş bir tanımlama kabiliyetine erişmiştir. Bununla birlikte yukarıda yer verilen beş farklı teknoloji de koyu tenli kadınları açıklamakta yetersiz kalmıştır.
İç güvenliğin sağlanmasının bir unsuru olarak yüz tanıma teknolojisi
Çin gibi otoriter ülkelerin kullanımı üzerinde belirginlik kazansa da yüz tanıma teknolojisi uzun bir süredir ABD’nin iç güvenliğinin sağlanmasındaki unsurlardan biridir. Örneğin New York Şehir Polis Teşkilatı, 2011 yılından beri çeşitli suçları kameralara yakalanan şüphelilerin kimliğinin belirlenmesinde yüz tanıma teknolojisini kullandığını açıklamıştır.
Siyahi ABD vatandaşı George Floyd’un Mayıs 2020’de ABD polisi tarafından gözaltına alınırken öldürülmesi, ABD polisinin ırkçılıkla suçlanmasına ve polise sunulan yüksek teknolojinin sınırlandırılmasına yönelik baskıların oluşmasına neden olmuştur.
IBM’in CEO’su Arvind Krishna Haziran 2020’de ABD Kongresine yolladığı bir mektupla, George Floyd, Ahmaud Arbery, Breonna Taylor ve diğer trajik ölümlere değinerek teknolojinin polisin toplulukları korumasına yardım edebileceğini ancak ayrımcılığı ve ırksal adaletsizliği desteklememesi gerektiğini belirtmiştir. Bu kapsamda IBM genel amaçlı yüz tanıma veya analiz yazılımı sunmama kararı almıştır. Ayrıca Krishna IBM’in diğer satıcılar tarafından sunulan yüz tanıma teknolojisi de dahil olmak üzere herhangi bir teknolojinin kitlesel gözetim, ırk belirleme ve temel insan hak ve özgürlüklerinin ihlali için kullanılmasına göz yummayacağını açıklamıştır.
Oysa kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, 2012-2016 döneminde IBM, güvenlik kamera görüntülerindeki kişilerin saç rengi, sakalları ve cilt tonları gibi fiziksel özelliklerine göre belirlenebilmesi amacıyla bir yazılım geliştirmek için New York Şehir Polis Teşkilatı’ndan New York’luların görüntülerini elde etmiştir.
IBM’in ardından Amazon 1 yıl Microsoft ise yasal düzenlemeler oluşturuluncaya değin ABD polisine yüz tanıma teknolojisi sunmama kararı aldı. Bir yüz tanıma start-up’ı olan ve yalnızca kolluk kuvvet personelleri tarafından kullanılabilen Clearview AI’ın faaliyetlerine devam etmesi ise Silikon Vadisi ve Demokratların şirkete yoğun eleştiriler yöneltmesine neden oldu.
Konuya ilişkin olarak ABD’li uzmanların bir diğer endişe kaynağı yüz tanıma teknolojisinin uygulanabileceği suç veri tabanlarında beyaz olmayanların fazlasıyla temsil edilmesi ve bu durumun kendini besleyen bir döngü içerisinde orantısız tutuklamalara neden olabilecek olmasıdır. Söz konusu durumu, New York Şehir Polis Teşkilatı’nın, polisin çete üyesi olmasından şüphe ettiği veya çete üyesi olduğunu onayladığı kimselerin bilgilerine yer verdiği “gang database” (çete veri tabanı) üzerinden net bir biçimde görebiliriz. Öncelikli olarak söz konusu veri tabanına eklenme kriterleri tam olarak bilinememekte ve belirli dövmelere sahip olmak gibi fiziksel niteliklerin bir kimsenin veri tabanına kaydedilmesi için yeterli olabileceği iddia edilmektedir.
New York Şehri Polis Teşkilatı’nın resmi açıklamasına göre, 2019 yılında 18.084 kişinin yer aldığı veri tabanındakilerin neredeyse 500’ü reşit değildir. Dahası 13 yaşındaki çocuklar dahi veri tabında yer almaktadır. Bu resmi bilgilerin ötesinde Profesör Babe Howell’a göre Şubat 2018 itibariyle 42.334 kişi bu veri tabanına kayıtlıdır. Ayrıca Aralık 2013-Şubat 2018 döneminde veri tabanına yeni eklenenlerin yaklaşık %66’sı siyah, %33’ü ise hispanic’tir. Bu dönemde listeye eklenen 17.452 kişinin yalnızca %0,8’i beyazdır. Oysa şehirde ikamet edenlerin %25’i siyah ve %27’si Latin kökenlidir.
Kolluk kuvvetlerine hizmet etmek üzere, ehliyet ve sabıka fotoğrafları gibi devlet tarafından sağlanan fotoğrafları kullanan geleneksel yüz tanıma sistemlerinin aksine Clearview AI, sosyal medya ağları ve diğer kamuya açık internet siteleri üzerinden topladığı 3 milyardan fazla fotoğraftan oluşan bir veri tabanına sahiptir. Kurucusu ve CEO’su Hoan Ton-That’in belirttiği üzere Clearview AI, ABD’de FBI’ın da içerisinde olduğu 2.400 kolluk kuvveti tarafından kullanılmaktadır.
IBM, Amazon ve Microsoft ABD polisi karşısında konumlanırken teknolojisini sunmaya devam eden Clearview AI’ın ABD’nin iç güvenliği için kıymetli olduğu ifade edilebilir. Nitekim Hoan Ton-That’e göre, Ocak 2021’de Kongre baskının hemen ardından Clearview AI’ın kullanımı, olağan hafta içi kullanıma kıyasla %26 oranında artmıştır.
Şimdi ne olacak?
Şirketler özelinde atılan adımların yanı sıra ABD’de polisin yüz tanıma teknolojisini kullanımının önüne geçmeye yönelik olarak çeşitli eyaletler bazında adımlar atılmıştır.
2020 yılında demokratlar FBI’ın da içerisinde olduğu federal kurumların yüz tanıma teknolojisine erişimini engellemeye yönelik bir tasarı sunmuş fakat söz konusu tasarı yasalaşamamıştı. Bugün demokrat siyasetçiler tasarının tekrar gündeme geleceğini belirtse de ABD yönetimi demokratların elindeyken etik değerlerin mi yoksa güvenlik misyonunun mu merkeze alınacağını tahmin etmek güç.
Benzer biçimde gözetlenenler ABD’liler değilken yani teknolojinin kullanıcısı orduyken etik değerler ve yüz tanıma teknolojisine ilişkin endişeler tartışmalar özelinde dahi pek çok kez göz ardı edilmektedir.
İlerleyen günlerde etik ve güvenlik, etik ve ekonomik çıktı ikilemlerinde tercihin hangi yönde olacağı; muhtemel biçimde ABD’de sosyo-ekonomik hayatı farklı yönleriyle etkileyecektir.
