VAHŞETİN ARDINDAKİ KORUMA KALKANI: IRON DOME
İsrail, Filistinlilerin yaşam haklarını ve evrensel ilkeleri hiçe sayarak yayılmacı politikalarını günbegün geliştiriyor. Teknik, ekonomik ve diplomatik üstünlükleriyle, tarihi ve hukuki statükoyu değiştirme isteğinden taviz vermiyor.
Bölgede süregelen bu gerilim, insan olmanın gerektirdiği erdeme yakışmayan pek çok acı tecrübeyi içerisinde barındırıyor. Yalnızca bu yıl 10 Mayıs’tan ateşkes anlaşmasının uygulamaya konduğu 21 Mayıs’a kadar devam eden saldırılarda İsrail, 60’dan fazla çocuğun ve toplamda 200’den fazla Filistinli’nin yaşamını yitirmesine neden oldu. İsrail ise 2’si çocuk olmak üzere 12 can kaybına uğradı. Kayıplar arasındaki derin fark Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugayları’nın kıyasla düşük teknolojili roketleriyle İsrail’in milyonlarca dolarlık hava savunma sistemini aşmaya çalışmasının bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Ancak alınan tüm tedbirlere ve katlanılan yüksek maliyetlere karşı İsrail’in can kaybına uğraması başarısız bir sonuç olarak da nitelenebilmektedir.
ABD’nin finansal ve teknik desteğiyle İsrailli Rafael Advanced Defense Systems ve Israel Aerospace Industries şirketler tarafından geliştirilen “Iron Dome” (Demir Kubbe) hava savunma sistemi bu süreçte İsrail’in “başarılı” ya da “başarısız” olarak nitelenmesine neden olan ana unsurdur.
İsrail’in çok katmanlı hava savunma sisteminin bir parçası olan Iron Dome, roket, havan ve topçu mermilerinin yanı sıra uçaklar, helikopterler ve İHA’lar karşısında etkili olan bir sistemdir. İsrail’e yönelik tehditlerin esas itibarıyla roketler aracılığıyla gerçekleşmesi doğrultusunda sistem, roketler karşısındaki etkinliğiyle anılmaktadır.
Iron Dome Hava Savunma Sisteminin Bir Gereksinim Haline Gelmesi
Temmuz 2006’da başlayan İkinci Lübnan Savaşı, kısa menzilli roketlerin İsrail için önemli bir tehdit olduğunu göstererek Iron Dome savunma sisteminin oluşturulmasına giden yolda önemli bir belirleyiciyi olmuştur. Zira 12 Temmuz-14 Ağustos tarihleri arasında gelişen bu süreçte İsrail’in resmi kaynaklarına göre, 3.970 roket İsrail’e isabet etmiştir. Söz konusu roketlerin büyük bir kısmını oluşturan Katyuşa roketlerinin kısa uçuş süresi ve menzilleri ise bu roketlerin Patriot hava savunma sistemi tarafından durdurulmasını, teknik ve mali açıdan mümkün kılmamıştır.
İkinci Lübnan Savaşı’nda İsrail 43 vatandaşını ve 117 askerini kaybetti. Lübnan’ın kayıpları ise yine kıyaslanamaz bir seviyedeydi. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre dönemde İsrail tarafından Lübnan’a gerçekleştirilen 7.000’den fazla hava saldırısı ve 2.500 donanma kaynaklı bombardıman sonucunda üçte biri çocuk olmak üzere 1.183 Lübnanlı yaşamını yitirdi.
İkinci Lübnan Savaşı sonrasında Iron Dome’a yönelik ilk sözleşmenin imzalanması gibi önemli resmi adımlar atılsa da sistemin henüz faal hale gelmediği 2011 öncesi dönemde, kısa menzilli roketlerin İsrail için taşıdığı tehdit, güncelliğini korudu.
İsrail, Hamas tarafından fırlatılan roket ve füzeleri gerekçe göstererek Aralık 2008’de Gazze’yi bombalamaya başladı. Hamas ve İsrail arasındaki derin teknolojik kapasite farklılıkları doğrultusunda Gazze; deniz, kara ve havadan abluka altına alındı. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, 27 Aralık 2008-18 Ocak 2009 tarihleri arasındaki saldırılarıyla İsrail, en az yarısı sivil olmak üzere yaklaşık 1.440 Filistinlinin yaşamını yitirmesine neden oldu.
ABD’nin Desteği
Mayıs 2010’da Beyaz Saray, Başkan Barack Obama’nın, Hamas ve Hizbullah tarafından atılan füze ve roketlerin İsrail için oluşturduğu tehdidin farkında olduğunu ve bu nedenle İsrail’in Iron Dome sistemini desteklemek amacıyla Kongre’den fon istemeye karar verdiğini açıkladı. ABD ilk olarak 2011 finansal yılında Iron Dome için 205 milyon dolarlık bir kaynak sunmuş ve finansal desteğini bu tarihin ardından da sürdürmüştür. 2018 yılı itibarıyla ABD, 6 milyar dolardan fazla kaynağı Iron Dome ve benzer sistemler için İsrail’e aktarmıştır.
ABD tarafından kullanılabilir bir sistem haline getirilen Iron Dome’un, 10 yıllık süre zarfında 2.500’den fazla roketi engellemeyi başardığı ve %90’lık bir başarı oranına sahip olduğu belirtilmektedir.
İsrail’in “Optimum Çözüm” Anlayışı
İsrailli yazar Yagil Levy’nin 14 Mayıs 2021’de Washington Post’ta yer alan yazısına göre, 27 Aralık 2008-18 Ocak 2009’daki saldırılar sonrasında oluşan uluslararası eleştiriler İsrail’i daha “dikkatli” hale getirdi. Iron Dome hava savunma sistemi ise İsraillileri koruma ve Gazzeli sivillere yönelik olası zararı “sınırlama” arasında, İsrail’e “optimum çözüm” sundu. Pek çok Batılı uzmana göre Iron Dome, İsrail’e yönelen tehdidi azaltarak olası kara saldırılarını önlemektedir. Bu değerlendirmeyi tekrarlayan Levy, alternatif olarak kullanılabilecek kara saldırıları karşısında Iron Dome’un, Gazzeli sivilleri de “koruduğunu” belirtmiştir.
Söz konusu yazının yayınlandığı 14 Mayıs günü açık kaynaklara yansıyan bilgilere göre, 10 Mayıs’ta başlayan saldırılarda; 120’den fazla Filistinli yaşamını yitirmiş, 900’den fazla Filistinli de yaralanmıştı. Dolayısıyla açıktır ki İsrail’in optimum çözüm anlayışı, belirli ölçülerde dahi olsa Filistinlilerin can ve mal güvenliğini korumayı içermemektedir. Nitekim İsrail’in eski Başbakanı Benyamin Netanyahu’ya göre dönemde Gazze’deki İsrail saldırıları “istisnai bir başarı” yakalamıştır.
Iron Dome İsrail Sınırlarını ve İsraillilerin Can ve Mal Güvenliğini Neden Bütünüyle Koruyamadı?
Her bir Iron Dome bataryası; radar sistemi, muharebe yönetim sistemi ile 3 veya 4 adet füze fırlatma ünitesinden oluşmaktadır. Her bir fırlatma ünitesi de 20 adet Tamir füzesi içermektedir. Dolayısıyla bataryalarda sadece 60 ya da 80 füze bulunmaktadır. İsrail, her biri 20.000 Dolar ile 100.000 Dolar arasında mal edildiği tahmin edilen füzeleriyle, kendisine yönelen 1.000 Dolarlık roketleri durdurmaya çalışıyor. Maliyet farkının bir yansıması olarak, yalnızca tehditlerin insanların yaşadığı bir bölge veya önemli bir tesise yönelmesi durumunda Tamir füzeleri yollanmaktadır.
Sistemin, koruma alanında olmasına rağmen ülkeye yönelen her bir tehdidi önlemek üzere kurgulu olmaması doğrultusunda kimi uzmanlar, Iron Dome’un etkinliğini değerlendirmenin güç olduğunu belirtmektedir. Buna göre eğer bir Hamas roketi İsrail’e inerse bunun nedeni Iron Dome’un onu engelleyememesi mi yoksa söz konusu roketin, tehdit oluşturmaması neticesinde Iron Dome’un onu görmezden gelmesi midir? Oluşabilecek zararların sınırlılığı, kırsal alana isabet eden roketleri önemsizmiş gibi gösterse de bu durum, Iron Dome’un tüm İsrail’i kapsayan bir kalkan olduğuna yönelik algının yanlışlığını ortaya koymaktadır.
Iron Dome’un ABD’de kurulmasında Rafael’e partnerlik eden ABD’li Raytheon Missiles & Defence’e göre, her bir batarya yaklaşık olarak 60 mi2’lik bir alanı koruyabilmektedir. Ayrıca uzmanlara göre İsrail genelini korumak için 13 Iron Dome bataryasına ihtiyaç duyulsa da İsrail’in elinde 10 adet Iron Dome bataryası bulunmaktadır.
Her bir bataryada 60 ya da 80 Tamir füzesinin bulunması doğrultusunda İsrail, tüm bataryalar dolu iken 600-800 füzeyi kullanılabilir durumdadır. Ayrıca %90’lık bir başarı oranından söz edilse de nüfusun yoğun olduğu bölgelere gelmesi öngörülen roketleri düşürmek için iki Tamir füzesinin gönderildiği de belirtilmektedir.
Iron Dome hava savunma sisteminin tek seferde engelleyebileceği roket sayısına ilişkin bir doyum noktasının olduğu biliniyor. Iron Dome’un ilk yıllarından beri uzamanlar tarafından anılan bu dezavantaj, Hamas tarafından yürütülen roket salvolarının temel gerekçesini oluşturmuştur.
Hamas’ın “Şaşkınlık” Yaratan Roket Salvoları
10 Mayıs’ta başlayan süreçte Hamas’ın Tel Aviv’i hedef alması ve İsrail’in Tel Aviv gibi önemli bir şehrinde can ve mal kaybına uğraması kritik bir önem arz etmektedir. Tel Aviv daha önce de Hamas tarafından hedef alınmış olsa da son saldırıların yoğunluğu İsrailliler için pek de beklenmeyen tedirginlik verici bir olguydu.
İsrailli kaynaklara göre 2014 yılındaki çatışmalarda Hamas neredeyse 4.000 roketi İsrail’e yollamış ancak bu sayıya 50 günlük bir süre zarfında ulaşmıştı. Bu doğrultuda Hamas, gün içinde en fazla onlarca roketle saldırılarını gerçekleştirmekte ve bunu güne yaymaktaydı. Oysa son süreçte Hamas dakikalar içerisinde 100’den fazla roket fırlatmayı başardı.
Batı medyası, roket salvolarının boyutunun İsraillilerde bir şok etkisi yarattığını belirtmektedir. Ayrıca kibirli bir tavrın tezahürü olarak İsrail ordusunun, Orta Doğu’nun “en donanımlı ve gelişmiş askeri gücüne” karşı Hamas’ın böyle bir süreç başlatmaya ve sonuçlarını riske atmaya istekli olmasına şaşırdığı belirtilmektedir.
Peki Ya Şimdi
Mayıs 2021’de kamuoyuna yansıyan bilgilere göre İsrail istihbaratı, Hamas’ın Tel Aviv’e ulaşma kabiliyetine sahip roketlerinin sınırlı miktarda olduğunu değerlendirmektedir. Ateşkes sonucunda karşılıklı saldırılar sona ermiş olsa da bölgede gerilimin tüm yoğunluğuyla devam ediyor olması ve ateşkesin “kırılgan” olarak nitelenmesi doğrultusunda Hamas’ın roket kapasitesi, her iki aktör için de kritik bir öneme sahip bir bilgidir.
Gelinen noktada Iron Dome, İsrail’in kayıplarını sınırlı düzeyde tutarak uyguladığı yayılmacı politikada İsrail yönetimine güç vermekte ama aynı zamanda kısıtlı düzeyde de olsa İsrail’i can ve mal kaybına uğratmanın mümkün olduğunu göstermektedir.
